DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü öğretim üyeleri Prof. Dr. Şükrü Beşiktepe ve Prof. Dr. Gökdeniz Neşer, İzmir’de yaşanan “deniz kabarmasını” değerlendirdi. Olayın iklim değişikliğinin bir sonucu olduğunu söyleyen uzmanlar, körfezde Büyükşehir Belediyesi ve TCDD işbirliği ile açılacak sirkülasyon ve navigasyon kanallarıyla bu tür su baskınlarının şiddetinin azaltılabileceğini söyledi.
İzmir’de geçtiğimiz Perşembe günü yaşanan şiddetli fırtına ve ardından ortaya çıkan deniz kabarması, bir an tüm dikkatleri küresel ısınmaya çekti. 4 metreye yükselen dalga boyu ve 103.3 kilometreye kadar çıkan rüzgar şiddeti İzmirlilerin yüreğini ağzına getirirken, uzmanlardan sürpriz bir çözüm geldi: Körfezde açılacak sirküasyon ve navigasyon kanalları, deniz seviyesindeki yükselmeyi önleyebilir.
Körfeze giren su çıkamıyor
Kent yaşamını olumsuz etkileyen deniz kabarmasının küresel iklim değişikliğinin bir sonucu olduğunu belirten Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükrü Beşiktepe, İzmir’de 20 yılda bir gözlenen bir olayı son dönemde 5 yılda bir gözlemleye başladıklarını bildirdi. 2012 yılında da benzer bir olayın yaşandığına dikkat çeken Beşiktepe, “Şiddetli rüzgarlar Ege Deniz sularını Körfez’in içine yığmakta ve dolayısıyla deniz seviyesini yükseltmekte. Bununla beraber atmosfer basıncı o gün 20 saatte 30 milibar birden düştü. Bu düşüş de deniz seviyesinin yükselmesine neden oldu. İZSU ile birlikte Körfez’in 5 noktasına kurduğumuz meteorolojik ölçüm istasyonlarından aldığımız verilerle bu bilgilere ulaşıyoruz. Bu olay iklim değişikliğinin bir neticesidir” dedi.
Deniz kıyısına set çekilme ya da körfezde suyun kalış süresi azaltma gibi yöntemlerin çözüm olarak değerlendirilebileceğini söyleyen Prof.Dr. Şükrü Beşiktepe, “Ancak Kordon’a duvar çekilmesi pek mantıklı değil. İZSU tarafından düzenlenen ‘Küresel İklim Değişikliği’ sempozyumunda pek çok konuyu masaya yatırmıştık. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin TCDD işbirliği ile açmak istediği sirkülasyon ve navigasyon kanalı, bu anlamda çok önemli. Bu kanallar açıldığında, İzmir Körfezi’nde suların kalış süresi azalacak. Bu da su baskınlarının önüne geçebilir. Çünkü İzmir Körfezi’nin yapısı nedeniyle içeri giren su çıkamıyor. Bu nedenle iç Körfez ile orta Körfez arasındaki eşiğin kaldırılması lazım. İzmir, iklim değişikliği nedeniyle bu tür olayları sık sık görmeye başlayacak. Açılacak sirkülasyon ve navigasyon kanalları, denizin kabarması nedeniyle yaşanan su baskınlarına karşı çözüm olabilir” şeklinde konuştu.
İklim değişikliğine karşı güçbirliği
Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökdeniz Neşer ise iklim değişikliğine uyum çabalarının, öncelikle yörede hızla değişen dinamikleri iyi anlamaya ve doğru tanımlamaya bağlı olduğunu belirterek, şunları aktardı:
“İZSU bu konuya duyarlılığını, 2014 yılında düzenlediği ‘Kıyı Kentlerinde İklim Değişikliğinin Etkileri’ başlıklı uluslararası kongrede de ortaya koymuştu. Uygulamaya koyduğu projelerle de bu konudaki çalışmalarını sürdürüyor. Körfez çevresine kurduğumuz hava ve deniz koşullarını anlık ölçümleyen 5 ayrı istasyondan elde ettiğimiz verileri yine anlık olarak yorumlayan modeller geliştirmekteyiz. İç Körfez’in aşırı sığlaşmasının önüne geçmek ve bu sığlaşma nedeniyle yavaşlayan akıntıları güçlendirerek giren suları hızla açığa yönlendirmek için tarama çalışmalarının önemine vurgu yapmakta yarar var. Bu noktada gerek İZSU’nun, gerekse TCDD’nin çalışmaları büyük yarar üretecektir. İklim değişikliğine uyum güçbirliği gerektirir. Herkes elinden gelenin en iyisini yapmalı.. Örneğin Büyükşehir Belediyesi’nin karbon emisyonunu düşürmeye yönelik proje ve yatırımları bu açıdan çok önemli.”
Körfeze iki kanal birden açılacak
Körfez’deki sığlaşmanın önüne geçmek ve yeniden “yüzülebilir” hale getirmek isteyen İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İzmir Limanı işletmecisi TCDD ile birlikte yürüttüğü “İzmir Körfezi ve Limanı Rehabilitasyon Projesi” iki ayrı kanal öngörüyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü, Körfez’in kuzey aksında 13.5 kilometre uzunluğunda ve 8 metre derinliğinde bir sirkülasyon kanalının açılabilmesi için hazırlıklarını sürdürüyor. TCDD ise projeye göre, körfezin güney aksında 12 kilometre uzunluğunda ve 17 metre derinliğinde bir navigasyon (liman yaklaşma) kanalının taramasını yapacak. Güney aksı boyunca açılacak kanal ile Körfez’e temiz su girişi artacak. Kuzey aksında oluşturulacak sirkülasyon kanalı da, bu bölgedeki akıntı hızlarını arttıracak. Su kalitesi ve biyolojik çeşitlilik iyileştirilecek. Aynı zamanda İzmir Limanı’nın kapasitesi artacak ve yeni nesil gemilere de hizmet vermeye başlayacak.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı neler yapıyor?
Taşkın riskine karşı yağmur suyu hattı
İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2004 – 2017 yılları arasında 250 milyon liralık yatırımla 443 kilometre uzunluğunda yağmur suyu hattı döşedi. 2018 yılında 100 kilometrelik yeni yağmur suyu hattı yapılması planlandı. İZSU Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen bu çalışmalarının ana hedefi, “atık su hatlarının aşırı yağışlarda artan yükünü hafifletebilmek” olarak özetleniyor. Kentin “taşkın riski” taşıyan bölgelerinde yoğunlaştırılan “ikinci hat” çalışmalarıyla, alçakta kalan cadde ve sokaklarda biriken yağmur sularının kısa sürede denize veya derelere ulaştırılması için bugüne kadar “birleşik sistem”le taşınan atık su ve yağmur suyu birbirinden ayrılıyor. Kanal suları kolektör hatlarına, yağmur suları da oluşturulan yeni hatla doğrudan denize veya derelere aktarılıyor. Böylece ana hattaki yük hafifletilerek aşırı yağışlardaki tıkanıklık ve su baskınlarının önüne geçiliyor.
Körfez’e 5 istasyon kuruldu
DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü ile 2011 yılında modelleme projesi için sözleşme imzalayan İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü; Karaburun, Bostanlı, Foça, Pasaport ve Güzelbahçe kıyılarına “otomatik meteorolojik ölçüm istasyonları” ile deniz tabanına “akıntı ölçüm cihazları” yerleştirdi. Yapılan çalışma, Körfez hakkında bilimsel verilere ulaşılmasını sağlarken, oluşturulan model, kıyı tasarımı ve mühendislik uygulamalarında temel oluşturdu.
2050 planı hazır
İZSU, küresel iklim değişikliğine karşı kenti hazırlamak ve bu ilçelerde yaşanabilecek muhtemel su sıkıntısına karşı yeni yol haritası oluşturmak amacıyla “İçme Suyu Master Planı” hazırladı. 2050 yılı nüfusuna göre 30 ilçede mevcut yeraltı ve yüzeysel su kaynakları tespit edilerek potansiyelleri belirlendi. Sonraki yıllarda oluşabilecek su ihtiyacının tespiti yapılarak kurulması gereken yeni tesislerin ekonomik ve teknik koşulları masaya yatırıldı. “İçme Suyu Master Planı” çerçevesinde, İzmir merkezinden çevre yerleşimlere su aktarım olanakları incelenirken, yeni baraj yatırımı yapılabilecek yerler de belirlendi.
İklim değişikliği için uluslararası sempozyum
İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü, 2014 yılında “İklim Değişikliğinin Kıyı Kentlerine Etkileri” konulu uluslararası sempozyum düzenledi. Sempozyum sonrası yayınlanan sonuç bildirgesinde özetle şu görüşlere yer verildi: “Deniz ve kıyı yapıları tasarlanırken deniz-kıyı yapıları- kıyı kent altyapısı bileşenleri birlikte düşünülmeli, rüzgar ve dalga istatistikleri yapılmalı. Olası taşkın alanları ve sel baskınlarının muhtemel olduğu bölgelerde, geçmiş veriye bağlı olarak coğrafi bilgi sistemlerinden yararlanmalı. İklim değişikliğini önleyecek bir yaşam kültürü geliştirilmeli. Özel araçlar yerine toplu ulaşım araçları tercih edilmeli. Enerji ve su tasarrufu benimsenmeli ve uygulanmalı. Doğanın davranışlarını bilimsel gözlem ve modellerle anlamak için çalışmalar yürütülmeli”.
Kentteki karbon salımı azalıyor
İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2020 yılına kadar kentteki karbon salımını azaltmak için Avrupa Birliği Belediye Başkanları Sözleşmesi’ne taraf oldu ve bu çerçevede yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin yatırımlara ağırlık verildi. Egzoz salımını büyük ölçüde azaltacak raylı sistem hatları devreye girdi. Çevreci yeşil motora sahip yeni otobüsler, vapurlar alındı. Elektrikli otobüsler İzmir ulaşımına katıldı. Karşıyaka Tramvayı hizmete girdi; Konak Tramvayı çalışmaları da son aşamaya geldi. 2004 yılında 11 kilometre olan raylı sistem ağı 165 kilometreye çıktı. 2020 yılına kadar kentin raylı sistem ağının 250 kilometreye çıkması hedeflendi. Ayrıca deniz taşımacılığı için egzoz gazı emisyonu minimum düzeyde olan 15 yeni yolcu gemisi ve 3 feribot alındı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2030 yılına dönük İzmir Ulaşım Ana Planı’nı da tamamladı. Planla birlikte, artan nüfus ve taşıt sayısına rağmen zirve saatlerdeki karbon salımının yüzde 18 azaltılması hedefleniyor. Plana göre, önümüzdeki 12 yılda kentin raylı sistem ağının 465 km’ye çıkarılması da öngörülüyor.
Sel-taşkın riskine karşı..
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Avrupa Birliği’nin en yüksek bütçeli hibe programı “HORIZON 2020” kapsamında 39 uluslararası proje arasında birinciliği etti.
“HORIZON 2020-Akıllı Kentler ve Topluluklar Programı”, kentlerdeki iklim değişikliği, kontrolsüz kentsel büyüme, sel-taşkın riski, gıda ve su güvenliği, biyo-çeşitlilik kaybı, kentsel doğal ortamın bozulması, kirli-terkedilmiş-atıl kentsel alanların rehabilitasyonu gibi sorunların çözümüne yönelik “doğa esaslı çözümler” geliştirilmesini hedefliyor.
Yeşil seferberlik
İzmir Büyükşehir Belediyesi, kentin en önemli su kaynağı olan Tahtalı Barajı ve Havzası’nı korumak ve kentin akciğerlerini büyütmek için başlattığı yeşil seferberliğinde 1 milyon 70 bin fidana ulaştı. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İZSU’nun çalışmalarıyla son 14 yılda kente 15.4 milyon metrekareden fazla yeşil alan kazandırıldı. 2017 yılında bakımı yapılan yeşil alan miktarı ise 16.3 milyon metrekareyi aştı.